Türkiye mobilya sektörü uzun yıllar ihracatta başarı hikayesi yazdı. Ancak bugün tablo net: ihracat düşüyor, pazar daralıyor, firmalar ayakta kalmakta zorlanıyor. Bu düşüşün nedeni üreticinin çalışmaması ya da kapasite eksikliği değil. Asıl sorun, yanlış sanayi ve ihracat politikaları.
Bugün Türkiye mobilyada üretmeye devam ediyor; fakat ürettiğini satamıyor. Çünkü dünya değişti, pazar değişti, rekabet kuralları değişti. Biz ise hâlâ eski reflekslerle hareket ediyoruz.
Maliyet Kıskacı ve Rekabetin Kaybı
Mobilya sektöründe:
Enerji maliyetleri hızla arttı, İşçilik pahalılaştı, Finansmana erişim zorlaştı, Vergi ve sigorta yükü ağırlaştı
Buna karşın Çin, Doğu Avrupa ve Uzak Doğu ülkeleri:
Daha düşük maliyetle, Daha iyi lojistikle, Daha güçlü devlet destekleriyle, Avrupa pazarında avantaj sağladı.
Türkiye artık fiyatla rekabet edemiyor, ama yerine koyacağı güçlü bir alternatif de üretemiyor.
Ortak Depolama ve Lojistik Eksikliği
İhracatta gözden kaçırdığımız ama kritik bir başlık: depolama ve lojistik.
Bugün mobilya ihracatçısı:
Yüksek depo kiraları ödüyor
Parçalı sevkiyat yapmak zorunda kalıyor
Lojistik maliyetleri nedeniyle sipariş kaçırıyor
Avrupa’da ise:
Ortak depolama alanları var
Lojistik merkezleri kuruldu
Sektörel ihracat üsleri yaygın.
Türkiye’de de:
Limanlara yakın
Sektöre özel
Devlet destekli
ortak depolama ve dağıtım merkezleri kurulmadan ihracatta rekabet sağlanamaz.
Bu merkezler, üreticilerin ortak olacağı bir kooperatif modeliyle işletilebilir. Böylece lojistik maliyetleri düşer, küçük ve orta ölçekli üreticiler tek başına ulaşamayacakları pazarlara birlikte erişebilir.
AR-GE ve Tasarım: En Zayıf Halkamız
Sorunun bir diğer boyutu AR-GE ve tasarım.
Türkiye’de AR-GE:
Çoğu zaman teşvik almak için yapılan dosya işine dönüştü
Ürüne, markaya ve pazara yansımıyor
Oysa Avrupa pazarı artık:
Sağlığa duyarlı
Çevreci
Uzun ömürlü
Sertifikalı
Tasarımı güçlü
ürün istiyor.
Mobilyada fark yaratan artık:
-
Malzeme kalitesi
-
Organik ve düşük emisyonlu boya kullanımı
-
Sertifikalı ahşap
-
Geri dönüştürülebilirlik
Türkiye bu alanlarda geri kalıyor.
Yeşil Mutabakat Gerçeği
Avrupa Yeşil Mutabakatı bir tercih değil, zorunluluk.
Mobilya sektöründe:
-
FSC / PEFC sertifikaları
-
Düşük VOC’li boyalar
-
Karbon ayak izi hesaplaması
-
Sürdürülebilir üretim
olmadan ihracat kapıları yavaş yavaş kapanıyor.
Bugün birçok firma bu gereklilikleri:
“Ek maliyet”
“Sonra bakarız”
diye erteliyor. Oysa ertelenen her adım, kaybedilen bir pazar anlamına geliyor.
Teşvik Var, Etki Yok
Türkiye’de teşvik sorunu yok, teşviklerin yanlış kullanımı sorunu var.
Destekler:
Makine alımına var
Metrekareye var
Dosyaya var
Ama:
Sertifikaya
Tasarıma
Yeşil dönüşüme
İhracat başarısına
yeterince yok.
Teşvik alan firmalar daha çok üretiyor ama daha değerli üretmiyor. Sonuç değişmiyor.
Sorun Üretim Değil, Politika
Bugün gelinen noktada şunu net söylemek gerekiyor:
Mobilyada pazar kaybının nedeni üretici değil, politika eksikliğidir.
Çözüm:
Daha fazla üretmekte değil
Daha doğru üretmekte
Daha akıllı desteklemekte
Daha uzun vadeli planlamakta
yatıyor.
Çözüm Ne?
Mobilya ihracatının yeniden güçlenmesi için:
Ortak depolama ve lojistik merkezleri kurulmalı
AR-GE ve tasarım gerçek anlamda desteklenmeli
Yeşil Mutabakat uyumu teşviklerin merkezine alınmalı
Organik boya ve sertifikalı hammadde desteklenmeli
Teşvikler sonuç odaklı hale getirilmeli
Aksi halde mobilya sektörü de:
Doğal taşta
Tarımda
Diğer sanayi kollarında
yaşanan sessiz ihracat çöküşünün bir parçası olmaya devam edecek.
Bugün hala üretim gücümüz var. Ama zaman hızla daralıyor. Politikalar değişmezse, pazarı geri kazanmak değil, mevcut pazarı korumak bile zorlaşacak.
Yorumlar
Kalan Karakter: