Sinan Ateş, Ülkü Ocakları Genel Başkanı olduğu dönemde, Kuvayi milliye ve Mustafa Kemal’e sahip çıkmasıyla camiada alışılmışın dışında farkıdanlık yarattı.
MHP, 9 Şubat 1969’da Alparslan Türkeş liderliğinde kuruldu. Kurulduğu günden bu güne ABD ile parelel anti kominist mücadele verdiler. Kendini milliyetçi olarak tanımlamalarına rağmen milli tarım, sanayi, hayvancılık üzerine siyaset yürüttükleri söylenemez. İşçiden emekçiden yana bir dertleri olmadı. Solcuların, ‘ekonomik askeri, siyasi tam bağımsız Türkiye’ söylemlerini karşısında NATO ve kapitalizmin başını çeken ABD’nin yürüttüğü siyasi çizgide kaldı. ABD, üstleri, yabancı şirketlerin Türkiye’yi talanına, özelleştirmeye, askeri anlaşmalara…, tek kelamları olmadı.
Basının Sinan Ateş tutumu
MHP ve Ülkü ocakları içerisinde iktidar çatışması sonucu öldürüldüğü tartışılan Sinan Ateş cinayeti: Bir yıldır, HALK TV, TELE-1, KRT ve SÖZCÜ TV gündeminden düşmüyor.
Kılıçdaroğlu döneminde Sinan Ateş’in eşine milletvekili adaylığı götürüldüğü Ayşe Ateş TV proğramında kamuoyuna açıkladı.
Evet, Ülkü ocakları başkanlığı yapmış, MHP camiasında herkesin Bahçeli’nin veliahtı gözüyle baktığı, genç yaşında bir insan katledildi. Yaşları henüz 6-7 yaşında yetim bırakılan yavrucaklar “baba” diye yürek parçalayarak feryatlar ediyorlar. Bu cinayet şebekesinin açığa çıkarılması için elbette duyarsız kalınmamalı. Bu cinayeti tartışırken Sinan Ateş’in neden öldürüldüğü arkadan dolaşarak açığa çıkarılmaz. Sinan Ateşin neden öldürüldüğü MHP ve Ülkü ocaklarının kurulduğu günden bu güne nasıl siyaset yürüttüğü atlatıldığında daha iyi anlaşılır.
Sinan Ateş cinayeti 1 yıldır HALK TV, TELE-1, KRT ve SÖZCÜ TV gündeminde?
Sinan Ateş cinayeti üzerinden MHP ve AK Parti’nin oluşturduğu Cumhur ittifakında gedik açma hamlesine dönüştürülmeye çalışanlar, MHP ve Ülkü ocaklarının geçmişlerini bu günki gençlerden saklıyor, aklıyorlar.
Oysa gerçek öyle mi?
Dünya ülkelerinde esen sol sosyalist dalganın karşısında kapitalist sermayenin gemilerini alabora etmemesi için ABD önlemini aldı. dini, milli, ulus duygularını körükleyerek olası devrimci değişime karşı önlemler aldı.
Bu işi bir adım daha öne çeken ABD’nin başını çektiği kapitalist sermaye; karanlıkta kendilerine yol açacak iş birlikçileri askeri ve siyasi alanda eğiterek, stratejik ülkede farklı isimlerden yasal veya yasadışı kontra-sol örgütler, partiler kurdu. Türkiye’de dönemin MHP ve ülkü ocakları faliyetlerine baktığınızda gelişen sosyalist dalgaya karşı dalgakıran görevini üstlenmedi mi?
MHP ve Ülkü ocakları üyelerinin; cinayet, katliam, mafya, çek- senet çetesi, uyuşturucu, tetikçi, kalpazanlıktan yargılandıklarını TV ve gazete haberlerine girdiklerini, yargıladıklarını okuyup izlemedik mi?
HALK TV, TELE-1, KRT ve SÖZCÜ TV ekranlarında Sinan Ateş cinayeti üzerine yaptıkları programlarda ülkü ocakları ve MHP üyeleri sanki ilk defa Sinan Ateş olayı ile cinayet işlediler havasında sürdürüyor. Bu cinayete geçmişindeki; cinayetler, katliamlar, mafya hesaplaşmaları, uyuşturucu- çek-senet çeteleri cinayetlerinden gelinmedi mi?
HALK TV, TELE-1, KRT ve SÖZCÜ TV HATIRLAMIYOR MU?
Gazi, Gezi ve Ankara garı katliamı bu kadar gündemde tutuldu mu?
Ülkü ocakları üyeleri ilk defa cinayet işlemişcesine geçmiş cinayetleri, katliamları, işkenceleri, eli kanlı katilleri yeni nesilelerin öğrenmeleri mi engelleniyor?
Mesele: MHP ve Ülkü ocaklarının farklı fikirlerinin tartışılması değil. Elbette, fikirler tartışılır, fikir üzerinden farklılıklar ortaya çıkar. Bu farklılıklar hoşgörü gösterilmesi, çatışma ortamına çekilmemesi her alanda savunulmalıdır. Bu insani tutumdur.
Asıl mesele: Türkiye’de bilim insanlarını, öğretim üyelerini, yazarları, sanatçıları, kadınları, gazetecileri, gençleri…, katleden canilerin kimler olduğu.
Türk-İslam sentezine dayanan MHP’lilerin düzenlediği faşist saldırıların bir bölümü de, Alevi-Sünni çatışması yaratmak amacı taşımaktaydı. İnancından, mezhebinden dolayı; Sivas, Maraş, Malatya, Çorum, Gazi, Bahçelievler, Beyazıt, Balgat’ da yaşanılan katliamlar unutulur mu?
Bu söylemlerin sonunda ‘solcular kimseyi öldürmüyor mu’ sorusu gelebilir.
Sol, sosyalist düşünce: İnsanları din, dil, mezhep, renk, ulus, milliyet…, üzerinden ayrıştırmaz, çatıştırmaz. Tam aksine, farklılıklara hoşgörü göstererek, ortak sorun ve talepler üzerinden birlikte özgürce yaşamı savunur.
Bu düşünce insanları cinayete, katliama, sürükler mi?
Türkiye veya dünya tarihinde Sol- Sosyalist düşüncenin yaptığı tek bir katliam var mı?
Olamaz!
Neden?
Doğası gereği sol- sosyalist düşünce insanları ayrıştırmaz. Sosyal, siyasal, ekonomik ortak sorunları üzerinden insanların birlikte özgürce yaşamlarını ister. Sol sosyalist düşünceyi özümseyen insanlar; doğa, insan ve hayvan katliamı yapmazlar. Çevre kirliliğine müsade etmezler.
Fransa devrimi ile başlayan, 17 Ekim devrimiyle hızlanan sol rüzgarı ABD’de, kendi bünyesinde kurgulayarak finans ettiği militanları, sol kalkışmanın yükseldiği ülkelerde solcu örgüt haline getirdi. ABD güdümlü kontra sol örgütler çeşitli ülkelerde kontra eylemler yaptılar. Bu eylemler daha sonra tek tek açığa çıktı.
Bu türden girişimler; Türkiye’de “ komünistler camiyi yaktı, sinemayı bombaladı. Din elden gidiyor. Türkiye’yi bölüyorlar” yalanlarıyla halkın dini milli duyguları üzerinden galeyana getirilip gerçekleşen katliamlar, cinayetler hafızalarımızdan silinmedi.
Maraş Katliamında, atılan bombayı dönemin Ülkücü Gençlik Derneği Kahramanmaraş Şube Başkanı Mehmet Leblebici ve ikinci başkan Mustafa Kanlıdere‘nin talimatı ile Ökkeş Kenger’in attığı iddia edilmedi mi? Ökkeş Kenger daha sonra soyadını Şendiller olarak değiştirdi ve Refah Partisi’nden 19. Dönem Kahramanmaraş milletvekili seçildi. Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğine getirildi. AKP’nin ‘Alevileri dönüştürmek’ adına yapılan “Alevi Açılımı” çalıştaylarına davet edilerek Alevilere sevdirilmeye çalışılmadı mı?
16 Mart Beyazıt katliamı 1978’de ülkücü Ali Yurtaslan’ın itirafları ile ortaya çıkmadı mı?
Balgat katliamı İsa Armağan, Mustafa Pehlivanoğlu, Naim Yanıkve Mehmet Varmı, Ethem Kıskıs yargılanmadılar mı?
Bahçeli evler katliamı: 7 TİP üyesi gençlerin kaldıkları evde öldürüldü. Failleri, Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Kürşat Poyraz, İbrahim Çiftçi, Ünal Osmanağaoğlu ve Mahmut Korkmaz değil miydi? Duran Demirkan ve Ömer Özcan gözcülük yapmıştı. O dönem Ülkücü Gençlik Derneği Genel Başkan Yardımcısı olan Abdullah Çatlı katliamın planlayıcısı ve sorumlusu olduğu gerekçesiyle tutuklandığını unuttuk mu?
Haluk Kırcı "Beş kişiyi ben infaz ettim, iki kişiyi Abdullah Çatlı" demedi mi?
Bütün bunlar ülkü ocakları üyeleri değiller miydi?
Ülkü ocakları ve MHP üyeleri olanların dünden bugüne işledikleri cinayet ve katliamları formatlanılıyor mu? Ülkü ocakları ve MHP’lilerin tarihindeki katliam ve cinayetleri unutturularak Sinan Ateş olayı il işlenen cinayet olarak mı sergilenmek isteniyor? Seçmen nezdinde, ideoloji üretemeyen, üye olarak eriyen MHP ve Ülkü ocakları dondurucuda tutulup, sonrasında Sinan Ateş’in katilleri lanetlenerek MHP ve Ülkü ocakları Z kuşağının sempatisine mi hazırlanıyor?
Hadi hayırlısı…
MHP ve Ülkücü kuruluşlar davası 12 Eylül sonrası ilan edilen SYNT tarafından oluşturulan As M lerde görüldü, Çok sayıda katledilen demokrasi şehitlerinin yakınlarının davalarına katılan şikayetçi vekili olarak katıldım , SYNT yargılamaları dahi bugünkü yargılamalar dan daha da şeffaflık içindeydi., Özetle günümüz yargısında cumhuriyet savcılarını mumla aramaktayız Hak hukuk adalet mağdurlar ve yoksullar için hak getire ,