artık “gerilim” ya da “parti içi tartışma”
gibi hafif ifadelerle geçiştirilemeyecek kadar büyümüştür.
Karşımızda, sadece bir öfke patlaması değil;
bir yönetim anlayışının topluca çöküşü durmaktadır.
Ve bu çöküşün en çarpıcı fotoğrafı,
geçtiğimiz gün herkesin gözü önünde çekildi.
BİR CÜMLELİK NEZAKETİ BİLE TAŞIYAMAYAN BİR YÖNETİM
Toplantıda aday adayı Ömer Babadağ söz aldı.
Son derece sade, son derece ölçülü bir cümle kurdu:
“Belediye başkanı ve ilçe başkanını bir arada görmek bizi mutlu etti.”
Türkiye’nin herhangi bir yerinde bu cümle,
siyasetin sıradan ve alışılmış bir nezaketidir.
Ama Foça’da bu cümle bir anda ateşe dönüştü.
Çünkü bir süredir o koltukta biriken öfke, güvensizlik, yalnızlık ve panik,
nezaket cümlesini bile “tehdit” gibi algılar hâle gelmişti.
Ve patlama geldi:
“Provokasyon yapma!
Karakter yoksunu adamı dinlemem!
Başkan beni koru başkan!”
Bu, bir belediye başkanının siyaseti değil;
koltuğunu kaybetme korkusuyla hareket eden bir ruh hâlidir.
KOLTUK KORKUSUNUN PARTİYİ ESİR ALDIĞI AN
Düşünün…
Foça’nın belediye başkanı, kendi partisinin il başkanına dönüp:
“Beni bu insanlara karşı koruman lazım!” diyor.
Bu cümle, bir belediye başkanının değil,
politik savrulmanın eşiğinde duran bir yöneticinin sözüdür.
Foça’da siyasetin asıl kırıldığı yer işte tam burasıdır.

İL BAŞKANININ GÖZLERİ ÖNÜNDE DAĞILAN BİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI
İl Başkanı Çağatay Güç’ün yüzünde o an büyük bir şaşkınlık vardı.
Çünkü Foça’da karşılaştığı şey, yönetim becerisi değil;
kontrolünü kaybetmiş bir koltuk refleksiydi.
Foça halkı, bu tabloyu hak etmiyor.
MECLİSİN SUSTURULMASI YETMEDİ, ŞİMDİ PARTİ DE SUSTURULUYOR
Bu patlama tekil bir olay değildir.
Bir gün önce mecliste yaşananlar hâlâ tazedir:
- Bir gün önce kadın meclis üyesi Çiğdem Yenipazar’ın mikrofonu kapatıldı.
- “Söz vermiyorum! Konuşamazsın!” diye bağırıldı.
- Demokratik temsil, kişisel öfkeye kurban edildi.
SADAKAT BEKLEYEN, ELEŞTİRİDEN KORKAN BİR YÖNETİM İFŞA OLUYOR
Foça’da şu anda oluşan siyasal tablo çok nettir:
- Eleştiren “tehdit” sayılıyor.
- Farklı ses “provokasyon” olarak damgalanıyor.
- Parti içi tartışma “düşmanlık” gibi görülüyor.
- Farklı fikir yerine kör sadakat bekleniyor.
Bu, bir koltuğun etrafına örülmüş panik duvarıdır.
Ve o duvar artık çatlıyor.

ÇAĞATAY GÜÇ’ÜN ŞAŞKINLIĞI:
Foça’da Yönetim Değil, Panik Var
Çağatay Güç toplantıdan çıktığında Foça’nın gerçek fotoğrafı çok netti:
Karşısında bir belediye başkanı değil,
koltuğunu taşıyamayan bir yönetim gölgesi vardı.
GENÇLİĞE BAĞIRMAK:
Bir Yönetimin Kendini Ele Verdiği En Net An
Ve bu çöküşün en ağır göstergesi, ertesi gün yaşanan şu olay oldu:
Başkan Fıçı hızını alamadı;
Foça Gençlik Kolu Başkanı Fahri Gönen konuklara çay servisi yaparken,
herkesin önünde bağırdı:
“Görmüyor musun konuşuyorum?
Götür o çayları!
Ben konuşurken dağıtamazsın!”
Bu sözlerin ardından Gönen salonu terk etmek zorunda kaldı.

O Gönen ki…
Seçim döneminde gecesini gündüzüne katmış, bayrak asmış,
sokak sokak bildiri dağıtmış,
gençliğin enerjisini kampanyanın merkezine taşımıştı.
Oysa,
Fahri Gönen O Çayı Değil, Foça’nın Umudunu Taşıyordu
Kendi gençliğine tahammül edemeyen bir yönetim,
halkın eleştirisine nasıl tahammül edecek?
FOÇA’NIN SABRI BİTİYOR: DEĞİŞİM ARTIK KAPIYA DAYANDI
Bugün Foça’da yaşanan tablo, bir gerilim değil;
açık ve çıplak bir yönetim tükenişidir.
Bu tükeniş:
- Meclisi susturuyor,
- İl başkanını şaşkına çeviriyor,
- Örgütü geriyor,
- Gençliği kırıyor,
- Siyasetin itibarını zedeliyor.
- Ne sineye çeker,
- Ne sessizlikle kabul eder.
kapıya yüklenmiş kararlı bir dalga duyuluyor.
Bu dalga, bağırarak, susturarak, hedef göstererek durmaz.
Çünkü Foça;
Cumhuriyet’in kültürünü, ortak aklı ve dayanışmayı temsil eder.
Korkunun, panik politikalarının değil.
Foça’nın sesi yükseliyor.
Ve bu kez,
koltuğun sesi o yükselen sesin altında kalıyor.
BU KOLTUK FOÇA’YA DEĞİL, FICI’YA AĞIR GELİYOR
Foça’nın sabrı uzun olur ama sonsuz değildir.
Bir ilçenin demokratik kültürü, meclisin sesi,
örgütün dayanışması ve gençliğin emeği;
hiçbir yöneticinin kişisel öfkesine,
tahammülsüzlüğüne ve panik refleksine terk edilemez.
Bugün Foça’da yaşanan tablo, artık kişisel bir kriz değil;
koltuğun ağırlığını taşıyamayan bir yönetim anlayışının çöküşüdür.
Foça halkı bu çöküşün bedelini ne sessizlikle öder,
ne de sineye çeker.
Ve geldiğimiz noktada gerçek tek bir cümlede toplanıyor:
Bu koltuk Foça’ya değil, Fıçı’ya ağır geliyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: