Dünya o kadar büyüktür ki, her yerini dolaşamazsın dediklerinde şöyle cevap verir:
Zararı yok, gidebildiğim kadar giderim ben de.
Bir çocuk kitabının birkaç satırı ile başlıyorum bol okuyanı olacağını ümit ettiğim ilk yazıma.
Günümüz ile ilgili konuşacak çok şey varken neden yıllar önce yazılmış bir kitabın bu satırlarını seçtim derseniz, sebebi şudur: Ümit etmeyi, yarınlara güzel bakmayı, pes etmeden mücadeleyi; önce ailemden sonra henüz çocukken dayımın bana hediye ettiği bu kitap ile öğrenmeye başladım. Aslında şanslı iseniz (ki ben o şanslı kişilerdendim), bir çocuğun hayallerini büyütecek kitaplarla ve o kitapları hediye eden insanlarla tanışıyorsunuz.
Günümüze dönmeden önce; çocuklardan başlamamız gerek Geçen gün, bir sosyal medya kanalında izlediğim yedi yaşında ufacık bir çocuk: indirim yapın diye yakınıyordu; bu dünyadaki her şey hepimize yetebilecekken birileri ağzı süt kokan çocuklara boylarından büyük dertler yüklemişti. Bir çocuk, bir fidan aç karınla uyumaya çalışmamalıydı değil mi, bayat ekmeklerle geçirdiği günlerin ne zaman son bulacağını düşünmemeliydi değil mi, sadece bir çocuk değil komşusu aç iken tok yatan da bizden değildir denmez miydi? Şimdi o çocuk bizim arka mahallemizde yaşamıyor diye komşumuz değil mi, bizim değilse kimsenin de mi komşusu değil? Bilim üretecek, sanat üretecek bu çocukları sadece fiziken değil manen bile aç bırakıp hayallerden uzak tutmak kime yakışırdı?
İlle de yakınınız olması şart değil, gelecek için, geleceğimiz ve geleceğiniz için yolda rastladığınız bir çocuğa bir kitap hediye edin. Dünyanın hayallerden (hayalleri gibi) büyük olduğunu bilsinler ama bundan korkmasınlar, önemli olanın yol olduğunu, en önemli şeyin yola çıkmak olduğunu öğrensinler. Gökyüzünde bulutlara bakıp şekiller yaratacak çocuklar olsunlar, kırların çayırların hayalini, koşmanın hayalini kursunlar Koşsunlar da Biz çocuklara önce kocaman hayaller kuracakları sımsıcak mahalleler, şaşırtıcı kitaplar, bulutlarından şekil yaratacakları rengârenk bir gökyüzü ve asıl o gökyüzüne bakabilecekleri zamanları, imkânları sağlamak zorundayız. En önemlisi güzel bir gelecek için önce güzel bir geçmiş oluşturmak zorundayız.
Bugün henüz iki kere ikinin dört olacağı hesabını parmakla yapan çocuklara büyük problemler bıraktık, gençlerin minibüse binerken kuruş hesabı yaptığı, yürüseler spor olur inancıyla kendilerini ikna ettikleri, okul okusalar ailelerine yük olacaklarını düşündükleri için okullarını bıraktıkları, yetişkinlerin hakları olan ufacık bir eşyayı alabilmek için bile aylarca düşündükleri, bir şekilde araba alanların arabalarına koyacakları yakıtların zam fiyatlarını takip ettikleri, çalışanların ay sonunu getiremedikleri, çocuklarına bir bez alamadıkları bir yaşam bıraktık ya da birileri bıraktı Şimdi o gelecek biraz olsun değişsin diye, bir kişi değişirse dünyanın değişeceği ve güzelleşeceğine inançla, bir fidanı büyütmenin en iyi hediye olan kitapla, hayallerle olacağına inanıyorum.
Edip Canseverin bir mısrasında dediği gibi;
Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor.
Hiç kimseden gitmeyen çocukluğumuza herkesin olan o gökyüzüne bakıp tekrar hayal kurmayı hatırlatmamız ve gidebildiğimiz yere kadar gitmemiz dileğiyle Yazımı Zülfü Livanelinin bir şiiri ile sonlandırıyorum;
Bir gün
Çok bunalırsan
Denizin dibinde
Yosunlara takılmış gibi
Soluksuz
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir.