Son dönemde kendini gazeteci sanan, işlerini, isteklerini bu zırha bürünerek halletmeye çalışan tipler türedi.
Gerçek gazetecilere kimsenin lafı olamaz ama cüzi bir miktar parayla internet haber sitesi kurup bürokrasi, siyaset, yerel yönetimler üzerinde baskı kuran, şantaj yapan bu gazeteci müsveddelerine ne yazık ki gazeteciler cemiyetleri de yaptırımda bulunamıyor.
Hakkında yazı yazılanlar, iftira atılanlar, şantaja maruz kalanlar, “aylarca mahkemelerde uğraşmayayım” diye bu tipleri para verip susturuyor. Onların da zaten canına minnet.
Çok az sayıda kişi mahkemelerde hakkını arayabiliyor.
Çok acil önlem alınması, yaptırımlar uygulanması gereken ‘çakma gazeteciler’i cesur yüreklerin durdurabileceği aşikar ama kurumlara daha büyük işler düşüyor..
Konu konuyu açıyor…
Biliyorsunuz AK Parti İzmir’de kongre süreci başladı.
Taraflı tarafsız çoğu kişinin övgüsünü alan, İzmir için, İzmirli’ye hizmet için CHP’li Başkan Cemil Tugay ile iki kez görüşen, sonra alıp Ankara’da Çevre Bakanı ile buluşturan AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı, bu nedenle parti içinde bazı grupların da hedefi oldu.
Ama o İzmirli’nin yararına olacak icraatlardan bir adım bile geri atmadı.
Gerektiğinde CHP’li belediye başkanının yapamadıklarını en ağır şekilde eleştiren de yine o oldu.
Partiyi dar bir toplulukta tutmak yerine ‘İzmir açılımı’ yaparak büyütmeye çalışan Başkan Saygılı, bu nedenle de tekerine çomak soktuğu bazı kişilerin hedefi oldu.
‘Koltuk daima bizim olsun” şiarıyla hareket eden bu grup; sosyal medya başta olmak üzere, kapalı kapılar ardında anlaştıkları satılık kalemlere de yazılar yazdırdı, yazdırmaya da devam ediyor.
Son dönemde AK Parti İzmir teşkilatı ve İl Başkanı Bilal Saygılı ile ilgili arka arkaya haberler çıkmaya başladı.
Masa başından yapıldığı gün gibi aşikar olan bu haber ve yorumlarda Başkan Saygılı’nın döneminin sonuna gelindiği, parti içinde çok eleştirildiği, sancılı bir dönem yaşandığı konuları işleniyordu.
Ne olmuştu da bir zamanlar aynı gazetede övülen Bilal Saygılı, birden ‘kötü adam’, AK Parti ise çalkantılı bir parti haline gelmişti.
Şöyle küçük bir araştırma yapınca işin gerçek yüzü ortaya çıkıverdi.
Meğer okunurluğu tartışmalı olan o gazetenin imtiyaz sahibi Bora Koçu’nun eşi, garson alımı için ilana çıkan TEİAŞ yani Türkiye Elektrik İletim A.Ş.’ye iş için başvuruyor. Bora Koçu bu konuda gidip AK Parti İl Halkla İlişkiler Birimi’nden destek istiyor. Görüşmeler yapılıyor.
Ancak Koçu’nun eşi işe alınmıyor..
Çünkü TEİAŞ’a verdiği bonservisi sahte çıkıyor.
Sonra da “vay siz benim eşimin verdiği evrakları nasıl araştırırsınız, eşimi nasıl işe almazsınız” türünde konuşmalarla AK Parti ve il başkanına kendince ‘çakmaya’ başlıyor.
Şimdi soruyorum gazetecilik bu mu?
Gazeteciler Cemiyetleri, Basın Konseyi, İletişim Başkanlığı bu türden ‘çakma’lara neden müdahale edemiyor?
İşin ilginci bu gazetede Saygılı’nın başkanlık koltuğuna bir de rakip çıkarılıyor. Her yazıda da ona övgüler yağdırılıyor.
Bu kişi de AK Parti’nin geçtiğimiz dönem Büyükşehir Belediye Meclisi Grup Başkanvekili olan Özgür Hızal..
Sürekli onun başkan olması gerektiği yönünde yazılar var.
Özgür bey dikkat etsin, “sahte belge”yle eşini işe sokmak isteyen bu kişinin övgüsü makbul olmaz.
Aman ha…
Kendine kötülük yaparsın.. Benden uyarması…