Annem ve babamın anısına saygıyla,
Bugün 12 Eylül 2023, şu an sabahın yedisi ve İzmir'de günün ilk ışıkları
Bundan tam 43 yıl önce, sabahın ilk ışıkları Ankara'ya doğarken saat 06.30 sularında babamın adeta kapıyı yumruklayarak eve geri dönüşünü bugün gibi anımsıyorum. Zaten unutmam imkânsız o günü.
Babam her sabah 6 gibi kalkar, ana cadde üzerinde ablamın emek ve mücadelesi ile Ankara'nın birçok gecekondu mahallelerinde gıda ürünlerini halkın ucuz almasını sağlamak için kurulan, devrimcilerin o mahallede yaşayan halkla birlikte kooperatifleşerek oluşturduğu küçük ve sevimli bakkal dükkânına benzeyen, tabelasında Halk-Koop yazan marketi açardı.
Yine o sabah babam erkenden kalkmış kooperatifi açmak için evden çıkmıştı. Evimiz ana caddeye 50-60 metre, kooperatife ise en fazla 100 metre mesafadeydi. Yani babamın gitmesiyle gelmesi arasında neredeyse on dakika ya vardı ya yoktu. Ama babam eve geldiğinde sanki 100 metre koşunun finaline gelmiş gibi nefes nefeseydi. Adeta dili tutulmuştu.
Biz 6 kardeşiz. Ablam o tarihte öğretmen olmuş Samsun'a atanmıştı. Ben Hacettepe Eczacılık Fakültesinde öğrenciydim. Kardeşim Lütfü Hasanoğlan Öğretmen Okulunda yatılı okuyordu. Küçük kardeşlerimden Hüseyin ortaokul, Sema (Sevinç) ilkokula başlamıştı. Bir de minik kardeşimiz vardı Selda'mız. Henüz 2 yaşındaydı. Ona tekne kazıntısı derdik. Ama evimizin neşesi olmuştu. Bütün gece omuzumda uyurdu. Başını yastığa koyduğum anda uyanır adeta ortalığı yıkardı. İllaki sabaha kadar omuzumda uyuyacaktı. Gece ders çalışırken bile tek omuzumda uyutur, tek elimle derslerimi yapardım. Annem sürekli çay kahve yiyecek bi şeyler getirirdi. Çaktırmadan kardeşimi alıp yatağına koymak isterdi, ne mümkün. İşte o minik sevimli kız, beni yaşama bağlayan, işkencelerde direnmemi sağlayan ve cezaevinde adına mektuplar, şiirler yazdığım, resimler yapıp yolladığım "Özlem Çiçeğim" olacaktı.
İşte o kara sabah ablam ve kardeşim Lütfü dışında herkes evdeydi. Babam nefes nefese eve geri döndüğünde çocuklar uyuyordu. Annem ve ben çocukları telaşlandırmadan babamın telaşını anlamaya çalışıyorduk. Babam "İhtilal olmuş, sokaklarda cemselerle askerler geziyo, beni eve yolladılar, kooperatifi açtırmadılar" diye adeta nefesi kesilerek anlatmaya çalıştı. Ben ne olduğunu tam anlamak ve emin olmak için, siyah beyaz Telefunken marka televizyonu açmaya koştum. Hasan Mutlucan'dan kahramanlık türkülerinden başka bir şey yoktu her ihtilalde olduğu gibi.
Tabi o zaman evimizde birçok devrimci roman, siyasi içerikli dergiler, kitaplar, müzik kasetleri ve bir de benim kendime ait "Fransız onlusu" markasında silahım vardı. Annem, babamın tersine çok sakin, her zaman ne yaptığını bilen bir kadındı. Babamı sakinleştirdikten sonra, evdeki siyasi içerikli olan ne varsa, siyasi ve klasik kitaplar, dergiler, Cumhuriyet Gazetesi, Demokrat gazetesi (o zaman Demokrat Gazetesinin üniversite muhabiriydim) siyasi röportajlar yayınlayan Nokta Dergisi, o zamanların en meşhur karikatür dergilerinden Gırgır, Fırt ve Çarşaf dergileri banyoya yığdırdı. O küçük ama kendi emeğimizle yaptığımız gecekondumuzda kömür sobasıyla ısınırdık. Annemle birlikte o kadar kitap ve dergiyi gözyaşları içinde sobada yakmak zorunda kaldık. Annem silahı nasıl saklayacağını da düşünmüştü. Silahı ve yakmaya kıyamadığımız bazı kitapları o kadar güzel paketledi ki anlatmadan geçemeyeceğim; önce gazeteye sardı, sonra beze sardı, ardından ev taşımada kullanılan muşambaya ve en sonunda da yatak çarşafına sardı. Bana gecekondumuzun üst ve yan komşumuzla olan ortak köşeye derince bir çukur kazmamı söyledi. Derince çukuru kazdım ve paketi o çukura gömdüm. Annem o kadar zekice düşünmüştü ki, hem yeri unutulmayacak, hem de aramalarda hiç kimsenin aklına gelmeyecekti.
Öyle de oldu. O paket bir daha hiç kimsenin aklına gelmedi. Ama annemle ben unutmamıştık. Yıllar sonra gecekondumuzun yerine apartman dikildiğinde annemle sohbet ederken Acaba bizim paketi bulan oldu mu ki oğlum dedi annem.
İşte tam 43 yıl önce o "Kara Cuma"yı bu anıyla anlatmaya çalıştım. İleriki zamanlarda başka anılar ve belki cezaevi anılarımı da yazabilirim kim bilir.
#12EylülDarbesiİnsanlıkSuçudur
Haydar Koçak - 12 Eylül 2023