o ağaçlara sahip çıkanların da mücadelesidir.
Bugün Milas Adliyesi’nin koridorlarında dolaşan adalet arayışı, aslında toprağın, suyun ve yaşam hakkının sesidir.
Kesim motorları sustu ama bu kez mücadele edenlerin nefesi kesilmeye çalışılıyor.
Tam da bu yüzden Akbelen davası, sıradan bir ceza davası değil;
bu ülkenin demokrasi, hukuk ve çevre adaletine bakışının aynasıdır.
Bugün Milas Adliyesi’nde bir hukuk mücadelesine daha tanıklık ettik. Ancak bu mücadele, herhangi bir davanın çok ötesinde bir anlam taşıyor. Akbelen Ormanı’nın kesilmesine karşı direnen yurttaşların mahkeme salonlarında yargılanıyor oluşu, aslında bir gerçeği yeniden yüzümüze vuruyor: Ülkemizde doğayı korumak, ne yazık ki giderek suç sayılan bir davranış haline getiriliyor.
Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nı savunan Ferah Gümüş ve Güven Göknar hakkında yürütülen davada bugün karar açıklandı. “Hakaret” ve “Görevi yaptırmamak için direnme” suçlamalarıyla yargılanan iki arkadaşımıza, “Görevi yaptırmamak için direnme” iddiasından beş ay hapis cezası verildi. Ferah Gümüş için hükmün açıklanması geri bırakılırken, Güven Göknar hakkındaki karar istinafa taşınabilir nitelikte açıklandı.
Bu karar sadece iki yurttaşa verilmiş bir ceza değildir; bu kararın anlamı çok daha derindir. Bu, Akbelen’de toprağını, ağacını, suyunu savunan herkese verilmiş bir gözdağıdır. Bir diğer ifadeyle kesilen ormanların yerine, bu kez doğayı savunan iradeler hedef alınmaktadır.
Sanki toplum şunu kabul etmeye zorlanıyor: Ağaç kesilirken sessiz kalacaksın, doğanı savunmayacaksın, itiraz edersen sanık sandalyesinde yerini alacaksın.

Duruşmayı takip eden avukatlar, yurttaşlar ve çevre savunucuları bu nedenle karara sert tepki gösterdi. CHP Milas İlçe Başkanı ve yöneticilerinin de duruşmada bulunması, bu davanın yalnızca çevre örgütlerinin değil, toplumun geniş bir kesiminin ortak vicdan meselesi haline geldiğini açıkça ortaya koydu. Ben de duruşmada hem tanık olarak ifade verdim hem de hukukçu kimliğimle süreci yakından izledim.
Şunu açıkça söylemek isterim: Hukuk baskıyla değil, adalet duygusuyla ayakta durabilir. Hak savunucularını cezalandıran bir yaklaşım ne Akbelen’i korur, ne toplumu sakinleştirir, ne de vicdanları susturur. Bizler biliyoruz ki, Akbelen’i savunanlar bir suç örgütü değil; yaşam hakkını, nefes aldığımız havayı, hepimize ait olan kamusal varlıkları savunan onurlu insanlardır.
Bugün adliye önünde gördüğüm dayanışma, bu mücadelenin kolay kolay geri adım atmayacağının da en somut göstergesi oldu. Akbelen savunucuları bir kez daha arkadaşlarını yalnız bırakmadı; inançlarıyla, kararlılıklarıyla, duruşlarıyla örnek oldular.
Bu nedenle buradan bir kez daha güçlü bir şekilde ifade ediyorum:
Akbelen mücadelesi yalnız değildir ve asla yalnız kalmayacaktır.
Zira doğanın savunusu, aynı zamanda hukukun, vicdanın ve insanlığın savunusudur.
Yorumlar
Kalan Karakter: