Ne yaz gelirken bir kanal temizlendi, ne kış yaklaşırken bir dere yatağına el sürüldü.
Şehrin içi çöp içinde, logarlar tıkanmış, yollar pislikten geçilmiyor.
Belediye Başkanı FIÇI, “Çöplerinizi toplamıyorum” diyerek zaten bunu açık açık ilan etti.
Evet, yanlış duymadınız: “Toplamıyorum!”
Yağmur yağdı, rüzgâr esti, sel bastı…
Toplanmayan çöpler dereye, sokağa, kapı önlerine saçıldı.
Oysa belediye dediğin, felaketi beklemez; felaketi önler.
Ama ne yazık ki bizim belediye, makinalarını depoya kilitlemiş.
Neden mi? Başkanın kendi ifadesiyle, “Toplu bir gösteriyle halka sunacakmış!”
Yani önce vitrin hazırlığı, sonra gösteri!
Şehir çamur içinde ama biz hâlâ “şov” bekliyoruz.
Üstelik belediye hoparlörlerinden “utanmadan” anons yapılıyor:
“Sel olabilir, tedbir alın!”
Peki soruyorum: Tedbiri kim alacak? Vatandaş mı?
Evinde kovayla, süpürgeyle mi suya set çekecek?
Belediye nerede, sorumluluk kimde?
Sayın Başkan FIÇI’ya açık çağrımızdır:
Artık gösteri değil, görev zamanı.
Sahaya inin, makineleri depodan çıkarın, dereleri, kanalları, logarları temizleyin.
Halk sizi süslenmiş törenlerde değil, çizmeleriyle sahada görmek istiyor.
Kış kapıda, sel tehlikesi burnumuzun ucunda.
Pazarcı alanını temizlemiyorsa denetleyin; zabıta orada ne için var?
Bu şehir sizin sahne dekorunuz değil, insanların yaşadığı bir yer!
Yeter artık...
Halk temizlik değil, hizmet istiyor.
Belediyecilik, mikrofon başında konuşmakla değil, sokakta alın teri dökmekle olur.
























Noktas'na gönülden karılıyorum. Sadece foça değil, İzmir'in genelin'de böyle. Halk canı burnunda soluyor. İzmir'in genelin'de çöp dağları ve sokağa çıkamıyacak kadar her yer kara sinekten geçilmiyor. Merhum piriştina döneminde, uçakla sinek ve zeytinler içinde ilaçlama yapülırdı.