Krizler ve Öfkenin Üç Yüzü: Nepal, Fransa ve Türkiye
Dünya farklı yerlerinde farklı krizlerle sarsılıyor ve halkın tepkileri de ülkenin kültürel, tarihsel ve sosyal yapısına göre şekilleniyor. Nepal, Fransa ve Türkiye üç farklı tablo sunuyor; aynı krizin farklı öfke biçimleri olarak karşımıza çıkıyor.
Nepal: Sokaklar Alev Alev
Nepal’de son günlerde yaşanan protestolar, öfkenin en radikal biçimini gösterdi. Gençlerin öncülüğünde başlayan eylemler, hükümet binalarının ve Saray’ın ateşe verilmesine kadar vardı. Başbakan istifa etmek zorunda kaldı, yüzlerce kişi yaralandı, binlerce kişi tutuklandı. Bu hareket, sadece ekonomik veya sosyal bir krizden kaynaklanmıyor; aynı zamanda yolsuzluk, nepotizm ve adaletsiz yönetim karşıtı derin bir toplumsal öfkeyi ifade ediyor. Nepal’de öfke sokakları yakıyor, doğrudan sistemi sarsmayı hedefliyor.
Fransa: Sokaktaki Öfke ve Dayanıklı Sivil Direniş
Fransa’da ise Sarı Yelekliler ve 10 Eylül hareketi örneğinde görüldüğü gibi, öfke daha çok protesto kültürü ve demokratik alışkanlık üzerinden kendini gösteriyor. İnsanlar sokakları dolduruyor, yaşam maliyetine, emeklilik reformuna ve eşitsizliğe karşı ses çıkarıyor. Ancak bu öfke, Nepal’den farklı olarak genellikle şiddetten uzak, örgütlü ama yönsüz bir biçimde seyrediyor. Hedef, hükümeti doğrudan devirmek değil; tepkisini göstermek ve kamuoyunu etkilemek. Sorunlar çözülmüyor, erteleniyor ama toplumsal bilinç oluşuyor.
Türkiye: Sessiz Direnç ve İçsel Huzursuzluk
Türkiye’de ekonomik krizler daha derin hissediliyor; enflasyon, işsizlik ve güvensizlik günlük hayatı zorluyor. Fakat öfke sokaklarda değil, evlerde ve sosyal medya üzerinden daha sessiz, bireysel bir biçimde yaşanıyor. Tarihsel baskılar ve toplumsal alışkanlıklar, halkın öfkesini görünür hale getirmeyi engelliyor. Bu sessizlik, öfkenin yok olduğu anlamına gelmiyor; aksine, birikmiş bir sabır ve içsel huzursuzluk olarak varlığını sürdürerek dip dalgası oluşturuyor.
Ortak Ders: Öfke Yönsüzse, Çözüm Uzaktır
Nepal, Fransa ve Türkiye örnekleri gösteriyor ki, öfke ne biçimde olursa olsun, kalıcı çözüm üretmek için yalnızca sokak hareketlerine güvenmek yeterli değil. Yapısal sorunlara odaklanmak, farklı toplumsal kesimlerin bir araya geldiği ortak bir gelecek vizyonu oluşturmak gerekiyor. Bu vizyon; adil gelir dağılımı, katılımcı demokrasi, sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal aidiyet üzerine kurulmalı.
Nepal’de öfke patlıyor, Fransa’da görünür ama yönsüz kalıyor, Türkiye’de sessiz ama derin. Üç tablo da aynı gerçeği gösteriyor: Krizler sadece erteleniyor; kalıcı çözümler için toplumsal diyalog, katıllımcı demokrasi ve kapsayıcı bir vizyon şart.























